Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı’nda ortak basın açıklaması yaptı
“Yapıcı tutumumuzu devam ettirmekteyiz”
Fotoğraflar
Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasında, mart ayı ortalarında, İsviçre’de düzenlenecek genişletilmiş gayrı resmi toplantıya ilişkin detayların, muhtemelen bahse konu toplantının hazırlıklarını yürütmek üzere görevlendirilen BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun temaslarının ardından netleşeceğini kaydetti.
DiCarlo ile 10 Şubat’ta görüşeceğini belirten Cumhurbaşkanı Tatar, “Kesin tarihler ve yer netleştiğinde bu bilgiyi kamuoyumuzla paylaşacağız” dedi.
Yeni geçiş kapıları konusunda Haspolat’a ek olarak Akıncılar-Limya kapısının açılması önerisini sunduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Tatar, “Yapıcı tutumumuzu devam ettirmekteyiz” dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin emin adımlarla geliştiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, iki devletli yeni siyasetin, egemen eşitliğin ve eşit uluslararası statünün teyidiyle bir anlaşma olabileceğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Tatar, “Bizim bu saatten sonra geri dönüşümüz olamaz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Tatar’ın açıklamasının tam metni şu şekilde:
Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz’ı bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde görmekten büyük memnuniyet duyuyorum.
Bu vesileyle Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Kıbrıs Türk Halkı’nın istikbalini ve refahını arttırmak, güvence altına almak için göstermekte olduğu sarsılmaz iradeye ve gayrete Halkım adına canı gönülden minnetlerimi sunuyorum.
Bu çabalar çerçevesinde iki Devlet olarak belirlediğimiz hedeflere erişebilmek için yoğunmesai harcayan, desteğini ve emeğini hiçbir koşulda esirgemeyen başta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz olmak üzerine çalışma arkadaşlarına da teşekkür ediyorum.
Bugün bilindiğiniz üzere KKTC’nin 2025-2029 yıllarını kapsayacak dördüncü beş yıllık Kalkınma Planı’nın lansmanı yapılmıştır. Devletimizin daha da ileriye götürülmesi, halkımızın refah seviyesininarttırılması hedefiyle Anavatan Türkiye’yle yürütülen çalışmalar neticesinde bugün tanıtımı yapılan planın Halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.
62 yıldır insanlık dışı izolasyona, temel insan haklarımızı ayaklar altına alan bu zulme mahkum edilen Halkım, asla yılmamış destansı varoluş mücadelesini sürdürmüş ve bugünlere taşımıştır.
Tüm baskılara rağmen, ulusal iradesini devlet yönünde kullanan Halkımız 1983 yılında kendi devletini ilan etmiş, tüm kurumlarıyla, Rum liderliğinin baskıcı siyasetinin bir sonucu olan izolasyon zulmüne direnmiş ve direnmeye devam etmektedir. Gelişmek, refahı arttırmak, ileriye doğru gidebilmek için dayanışma içerisinde bir bütün olarak çalışmak, tek vücut olarak mücadele vermek olmazsa olmazdır. Hem Anavatan Türkiye’yle bağlarımızı kopartmaya hem de kendi içimizdeki birlik ve beraberliğimizi bozmaya çalışanlar vardır ve olacaktır. Bu teşebbüslere halkımız gerekli yanıtı vermiştir ve bundan sonra da vereceğine inancım tamdır.
Kıbrıs Türk Halkı, barışçıl bir Halktır. Kıbrıs Türk Halkı mevcut ve oluşabilecek sorunların diyalog ve diplomasiyle çözülmesine taraftır. İşte ben de bu anlayışla, Halkımdan aldığım güç ve destekle Rum liderle diyaloğumu sürdürüyorum.
Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz 15 Ekim 2024 tarihinde, New York’ta BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’in ev sahipliğinde Rum liderle gayri resmi bir akşam yemeğinde bir araya gelmiştim. O yemeğin hemen ertesinde, Sayın Genel Sekreter tarafından yapılan yazılı açıklamada, ortaya çıkan 3 sonuç paylaşılmıştı.
Bunlardan birincisi yeni ve resmi bir siyasi sürece başlanılabilmesi için taraflar arasında ortak bir zemin olmadığı saptamasıydı. Sayın Genel Sekreter bu saptamasını eski Kişisel Temsilcisi Sayın Holguin’inraporuna dayandırmış, iki tarafın ayrı ayrı pozisyonlarının mevcudiyetinin de altını çizmişti.
İkinci olarak, Sayın Genel Sekreter ev sahipliğini yapacağı, iki taraf, iki Garantör ve Anavatan Türkiye ve Yunanistan ve daha alt düzeyde yine Garantör ülkelerden olan Birleşik Krallık temsilcisinin katılımıyla gayrı resmi genişletilmiş bir toplantı düzenleyeceğini duyurmuştu.
Üçüncü olarak ise biz iki Lider’in yeni geçiş kapılarının açılması gündemiyle adada bir araya gelme konusunda uzlaştığımızı da duyurmuştu.
Mart ayı ortalarında, İsviçre’de düzenlenecek genişletilmiş gayrı resmi toplantıya ilişkin detaylar muhtemelen bahse konu toplantının hazırlıklarını yürütmek üzere görevlendirilen Genel SekreterYardımcısı Sayın Rosemary DiCarlo’nuntemaslarının ardından netleşecek. Sayın DiCarlo’ya10 Şubat’ta randevu verdim, kendisiyle görüşeceğiz. Kesin tarihler ve yer netleştiğinde bu bilgiliyi kamu oyumuzla paylaşacağız.
Kapılar konusunda ise hatırlanacağı üzere 20 Ocak’ta Rum liderle resmi olarak bir araya geldim. Genel Sekreter huzurunda vardığımız uzlaşıya tam sadık kalarak o toplantıya kapı önerileriyle gittim. Önceden bilindiği üzere münhasıran ticari ve ekonomik faaliyetler için Haspolat kapısının açılmasını önermiştim. Bu önerimizi daha da geliştirerek bir açılım yaptım ve Haspolat’ın genel trafiğe de açılması önerisini masaya koydum.
Geçişler konusu hacim olarak bakıldığında 8 milyon işleme varan çok yoğun bir muhaceret operasyonunukapsamaktadır. 9 geçiş kapısının tümü de yoğun değildir, ancak Metehan kapısı özellikle araçlı geçişlerin yüzde 65’ine ev sahipliği yapmaktadır. Biz konuya ciddi, yapıcı ve ilgili taraflarla sürekli istişare içerisinde, teknik boyutu da dahil, detaylara hakim şekilde önerilerimizi yaptık. Lefkoşa’da sıkışıklık var mıdır? Vardır. Bu konunun inkar edilmesi mümkün müdür? Hayır değildir. Bu gerçekten hareketle,Lefkoşa’da geçişlerdeki sıkışıklığın giderilmesi şart mıdır? Evet şarttır. Tüm bunları Rum liderle görüştüm, kendisinin bir daha anlamasını sağladım. Eğer samimiysek Lefkoşa’ya bir kapı daha açmalıyız. Verimlilik açısından bakıldığında bu kapının Lefkoşa’nın Doğusunda olması noktasında tüm ilgili taraflar hemfikirdir. Rum lider de bu kapıya karşı çıkmıyor ancak karşılık almak istediğini de ifade ediyor. Kendisine açıkça söyledim. Geçiş kapısı önerisiyle gel değerlendirelim dedim. Ancak şimdilik bunu yapmak istemiyor diye anlıyorum.
Rum lider kendisinden öncekiler gibi geçtiğimiz 13 yıldır sürekli dillendirdikleri transit koridorları kapı diye anlatmaya çalışıyor. Bunlar kapı değil. Bu yaklaşımının arkasında kapılar kisvesiyle başka kazanımlar elde etme vardır. Olmayanı, bunca yıldır olmayanı istemek kaybet – kaybet anlayışından başka bir şey değildir. Tüm bunların üzerine, yine daha önceden konuştuğumuz ve kendisine bunların neden olmayacağını açıkladığım unsurları yeni bir şeymiş gibi paketleyip imaj yaratma çabasına girdi. Ajandaya sadık kalması da dahil olmak üzere gerekli yanıtı kendisine verdim.
Rum liderin bu inatçı ve ısrarcı tutumuna rağmen büyük bir açılım daha yaparak transit koridor önerdiği yerlerin hemen yanında bulunan Limya- Akıncılar kapısını gel hemen açalım dedim. Bu kapının açılması uzun yıllardır iki Halk tarafından da talep edilmektedir. Akıncılar geçiş kapısını ilk kez bu ileri noktaya taşıdık ve karşı öneri olarak sunduk. Bölgenin beklentisi bu kapının da açılmasıdır.
Sayın Hristodulides’e buradan da çağrıda bulunuyorum. İki Halkın beklentisi yeni geçiş kapılarının açılmasıdır, bu hem iki tarafın birbiriyle olan etkileşimini arttıracak hem de Yeşil Hat Tüzüğü Ticareti de dahil olmak üzere ekonomik ve ticari faaliyetleri arttıracak. Yani kazan-kazan bir sonuç doğuracaktır.
Kıbrıs adasında 62 yıldır bir sorun vardır. Bu sorun statü sorunudur. Adada iki devlet vardır, ancak bunlardan bir tanesi diğerinin nefes borusunu tıkamak için elinden geleni her şeyi yapmaktadır. Egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü zemininde yeni ve resmi bir sürece başlayana kadar ve bu zeminde bir çözüm bulana kadar aramızdaki etkileşimi ve mümkünse iş birliklerini arttırmakzorundayız. Yaratmak istediğimiz işbirliği kültürünebölgemizden gelen olumlu haberler de katalizör etkisi yapmalıdır. Kıbrıs Adasında ortaya çıkabilecek işbirlikleri bölgemizde kırılgan olsa da yaratılan olumlu atmosfere katkıda bulunmalıdır. Ben Kıbrıs adasında olumlu bir atmosfer, yapıcı bir diyalog ortamı istiyorum ve bu doğrultuda çaba sarf etmeye devam ediyorum.
Rum liderle muhtemelen önümüzdeki hafta Cuma günü bir araya geleceğiz. Görüşme yapma konusunda bir uzlaşımız vardır, ancak tarih ve zaman konusu netleşmemiştir. BM Genel Sekreterinin adadaki Özel Temsilcisi Colin Stewart’la bu Cuma gelecek haftaki görüşmeye hazırlık niteliğinde bir araya geleceğiz.
Benim önerim 7 Şubat Cuma günüdür neden çünkü Perşembe günü 6 Şubat’tır; yani yıkıcı depremin ikinci yıl dönümü. O gün, özellikle Şampiyon Meleklerimizi ve depremde yaşamını yitiren tüm soydaşlarımızı çeşitli etkinliklerle anacağız. O gün manevi açıdan bizler için çok önemli bir gündür. Bu vesileyle hep kalbimizde olan şampiyon meleklerimize, tüm yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet yaslı ailelerine ve tüm sevenlerine sabırlar dilerim.
Sizleri aramızda görmek bizleri onurlandırmış,ziyadesiyle memnun etmiştir. Sizlerin aracılığıyla yüce Türk ulusuna Kıbrıs Türk Halkının sevgi ve iyi dileklerini iletmek istiyorum.
TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz da, Türkiye olarak, KKTC’nin kalkınma yolculuğunda her zaman yanında olduklarını kaydederek, “Eğitimden sağlığa, altyapıdan tarıma kadar pek çok alanda öngörülen yenilikçi politikalar, KKTC’nin uluslararası alandaki konumunu güçlendirecek adımlardır” dedi.
KKTC’nin kalkınma çabalarının, milli davanın bir parçası olduğunu ifade eden Yılmaz, “Kıbrıs meselesine, Kıbrıs Türk halkının özden gelen haklarını ve güvenliğini teminat altına alacak şekilde, adil ve kalıcı bir çözümü destekliyoruz. Bu da ancak Ada’daki gerçekleri temel alarak mümkün olabilir” diye konuştu.
Bu nedenle Cumhurbaşkanı Tatar’ın ortaya koyduğu iki devletli çözüm vizyonuna desteklerinin tam olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu vizyonun, Kıbrıs meselesinde geçmiş başarısız tecrübelerden alınan dersler ve Ada’daki gerçeklikler üzerine inşa edildiğini söyledi.