EN

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Malatya İnönü Üniversitesi’nin 2022-2023 Akademik Yılı Açılış Töreni’ne katıldı

 “Doğu Akdeniz’de bir Türk devletinin yaşatılması hepimizin geleceği, hepimizin bekası içindir”

Fotoğraflar





Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Malatya temasları kapsamında İnönü Üniversitesi’nin 2022-2023 Akademik Yılı Açılış Töreni’ne katıldı.

Akademik yılın ilk dersini, “Doğu Akdeniz’deki Gelişmeler Çerçevesinde Mavi Vatan Kıbrıs” konulu konferansıyla veren Cumhurbaşkanı Tatar’a, bölgesel barışa ve KKTC’nin varoluş mücadelesine katkılarından dolayı İnönü Üniversitesi senatosu tarafından fahri doktora unvanı takdim edildi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Doğu Akdeniz’de bir Türk devletinin yaşatılması hepimizin geleceği, hepimizin bekası içindir. Bizim yolumuz mücahidin yoludur, Mehmetçiğin yoludur. Türkiye ile birlikte olma yoludur” diyerek birlik ve beraberlik içerisinde milli davanın yürütülmesi ve selamete götürülmesinden başka çare olmadığını vurgulayarak Kıbrıs Türk halkının soylu tarihine yakışır şekilde zorlukları göğüsleyeceklerini kaydetti. 

KKTC’nin, Doğu Akdeniz’de tüm yaşananlara rağmen bir Türk devleti olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar; “KKTC üniversitelerine 144 farklı ülkeden öğrenci gelmektedir. Bu ülkeler varlığını kabul ediyor, eğitimine itibar ediyorlar. Yüzlerce farklı ülkeyle ticari ilişkilerimiz var. KKTC giderek kökleşmektedir” dedi.
 
1570’li yıllardan bugüne kadar Kıbrıs tarihi hakkında önemli noktaları ve verilen mücadeleyi paylaşan Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ın 350 yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin hükümdarlığında olduğunu anımsatarak adanın 1878 yılında belirli bir süre için İngiltere’ye tekrar iade etme şartıyla kiralandığını ancak Çanakkale’de yaşananlardan sonra İngiltere’nin adayı tek başına ilhak ettiğini, ardından Lozan Antlaşması ile adanın Misak-i Milli’nin dışında bırakıldığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Tatar, mücadelenin o günlerden başlayıp bugünlere geldiğini belirterek 1920’li yıllardan beri İngiltere’nin oynadığı oyunlar ve Rum-Yunan ikilisinin adadaki Türk nüfusunu azaltmak üzere yaptığı baskılar ile Anadolu’nun güvenliği için tehlike oluşturduklarını anlattı ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz” sözlerini hatırlattı.


“Üzerimizde oluşturulan tüm korkuya rağmen biz hep Anadolu’ya baktık”

Türk askerinin, Kıbrıs Türk halkının her zaman yanında olduğunu beliren Cumhurbaşkanı Tatar, yaşatılan tüm korkuya rağmen Kıbrıs Türk halkının desteği hep hissettiğini, her zaman Anadolu’ya baktığını ve Mehmetçiğin gelmesi umuduyla yaşadığını kaydetti.
Rumların adayı Yunanistan’a bağlama çalışmalarına karşın, halkın dimdik ayakta durarak mücadelesini sürdürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Tatar, 1974 yılında Yunanistan’ın Kıbrıs Adası’na yaptığı darbeyle Anayasa’yı ilhak ettiğini, garantör ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de Lozan Antlaşması’nın 16. maddesinin verdiği yetki çerçevesinde duruma müdahale ettiğini ve 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdiğini söyledi. 

Cumhurbaşkanı Tatar; “Mehmetçiğin bir gün adaya geleceğini biliyorduk” diyerek mücahit ile Mehmetçiğin mücadelesiyle bugünkü sınırların çizildiğini ve o günden beri adada çatışma olmadığını ifade etti. 
1983 yılında KKTC’nin ilan edilmesiyle Kıbrıs’ta iki devletin varlığının tüm dünyaya duyurulduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, o günden beri egemenlik temelinde bir süreç izlendiğini anlattı.
Federasyon temelinde olan Annan Planı sonrasında gelişenler ve Rumların tek taraflı olarak AB’ye alınmasıyla Kıbrıs’ın bir AB ülkesi olarak görülmesi ve AB üyesi olmayan Türkiye Cumhuriyeti’nin dışlanacağı, adada Türkiye’nin garantörlüğü ve Türk askerinin olmayacağı bir Kıbrıs oluşturulmaya çalışıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, böyle bir şeyi asla kabul etmeyeceklerini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki dengelerin korunmasına yönelik yeni proaktif siyasetleri hakkında da konuşarak Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Mavi Vatan’ın çok önemli olduğunu vurgulayarak İsmet İnönü’nün adını taşıyan bir üniversitede bunların tartışılmasının da ayrı bir ehemmiyeti olduğunu dile getirdi.

“Doğu Akdeniz’de dengeyi, esas rayları üzerinde oturtmada son yıllarda büyük başarı elde ettik. Artık egemen eşitlik dedik, artık iki devlet dedik, artık yama yok dedik, federal çatı altında bizi AB’ye çekmenize ve Türkiye’yi dışlamanıza asla izin vermeyiz dedik. Tüm baskınız ve tehditlerinize rağmen, Kıbrıs Türk halkının bağlarını koparmaya sizin gücünüz yetmez dedik” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ta Türk askerinin varlığının caydırıcı gücünden dolayı diğer tarafın bir eylemde bulunmaya kalkışamadığını belirterek; “Herkes haddini bilecek” ifadelerini kullandı.

Son yaşanan gelişmeleri de aktaran Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı ve KKTC’nin Anayasal adıyla Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabulünü anlattı ve bu olayların önemli kilometre taşı olduğunu, yeni siyasetin yavaş yavaş kökleştiğini ifade etti. 
Cumhurbaşkanı Tatar; “Doğu Akdeniz’de bir Türk devletinin yaşatılması hepimizin geleceği, hepimizin bekası içindir” ifadelerini kullanarak güneyde nüfusu 1 milyon olmayan bir Rum devletinin AB üyesi olmasından dolayı, 80 milyondan fazla nüfusu olan Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini veto edebildiğini söyledi ve “Böyle bir anlayış karşısında, birlik ve beraberlik içerisinde milli davamızı yürütmekten, selamete götürmekten başka çaremiz yok. Soylu tarihimize yakışır şekilde mücadelemizi yürüteceğiz, zorlukları göğüsleyeceğiz” dedi. 


“Doğu Akdeniz’deki tüm zenginliklerin kendilerine ait olduğunu savunan Rumlarla bir yolda yürünmesi büyük bir hata olurdu”

Mavi Vatan ve Doğu Akdeniz’deki hak ve hukuk çerçevesinde yapılan çalışmaları da aktaran Cumhurbaşkanı Tatar, bu süreçlere girilmemesi, KKTC’nin egemenliğinin savunulmaması ve Doğu Akdeniz’deki tüm zenginliklerin kendilerine ait olduğunu savunan Rumlarla bir yolda yürünmesinin büyük bir hata olacağını dile getirerek hidrokarbonlar üzerinde, ekonomik münhasır bölgede, deniz yetki alanlarında ve diğer kıta sahanlığı gibi konularda Rumlar kadar hakkımız olduğunu dile getirdi.