Muhalefet, halkımızın haklarını hedef alan saldırılara karşı yaptığım birlik çağrısını yanıtsız bırakmakla kalmadı, şimdi de kendi yayın organları başta olmak üzere gerçekle bağdaşmayan ifadelerle kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor. Oysa Meclis’e gitmemin gerekçesi açıktır. Rum tarafının özellikle mülkiyet meselesi üzerinden yürüttüğü baskıcı ve düşmanca siyasete karşı halkımızın yanında olduğumuzu göstermek, bu konuda Meclis’in ortak bir tavır alması için çağrıda bulunmaktı.
Yaptığım çağrı, siyasi polemiklerin değil, toplumsal sorumluluğun konusudur. Halkımızın iradesine ve geleceğine yönelik tehditler karşısında Meclis’in birlik içinde hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Bu çağrının “anlamsız” olarak nitelendirilmesi hem talihsiz hem de düşündürücüdür.
Kapalı oturumda Ana muhalefet lideri iki kez konuştu. Biri yaklaşık 45, diğeri 20 dakika sürdü. Yani sürelere bakıldığında en az benim kadar söz aldı. Ardından ben, yapılan değerlendirmelere yanıt vermek üzere tekrar kürsüye çıktım. Bu sırada muhalefet sıralarından yüksek sesle sataşmalar oldu. Bazı milletvekilleri söz haklarının engellendiğini iddia etti. Bunun üzerine açık ve net bir şekilde “Ne sormak isterseniz sorun, tümünü yanıtlamaya hazırım. Benim hiçbir çekincem yok” dedim.
Ancak buna rağmen yüksek sesle “sormayacağız” diyerek eleştirilerini sürdürdüler. Sorusu olan varsa yanıtlamaya hazırım demiş olmama rağmen bu gerçeği manipüle etme çabası bu tutumlarının önceden planlandığını göstermektedir.
Ben Meclis’e, Rum liderliğinin halkımıza yönelttiği ciddi tehditler karşısında birlik ve dayanışma çağrısı yapmak için gittim. Mülkiyet üzerinden yürütülen baskıcı Rum siyaseti karşısında halkımızın yalnız olmadığını göstermek istedim. Konuyu çarpıtmaya gerek yok. Ne söylediğim, ne için orada olduğum açıktır.