CUMHURBAŞKANI ERSİN TATAR’IN KIBRIS KONUSU VE RUM-YUNAN İKİLİSİNİN TUTUMU İLE İLGİLİ AÇIKLAMASI
Kıbrıs konusuyla ilgili gayri resmi 5+ BM toplantısın gerçekleşmesi yönünde girişimler devam ederken, bulunacak çözüm modeliyle ilgili duruşumuz kararlılıkla devam etmektedir ve bu duruşumuzdan geri adım atacak değiliz. Kararlılığımız halkımızın siyasi eşitliğini, egemenliğini, Türkiye’nin etkin ve filli garantörlüğü ile Türk askerini Kıbrıs’taki varlığını korumak, halkımızı azınlık durumuna düşürmemek ve tek gerçekçi çözüm yolu olan egemen iki ayrı devlet modelini hayata geçirmek yönündedir.
Kıbrıs’ın gerçeklerine uygun olan egemen iki ayrı devlet modelini hayata geçirebilmek için uğraşlarımız devam ederken, Rum-Yunan ikilisinin çözüm karşıtı tahrikleri de devam ediyor. Bunun en son örneği de Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in Güney Kıbrıs ziyaretinde yaşanmıştır.
Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasaidis’in birlikte düzenledikleri ortak basın toplantısında yapmış oldukları açıklamalar Rum-Yunan zihniyetinin değişmediğini ve değişmeyeceğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. BM Genel Sekreterinin gayri resmi 5+BM toplantısının gerçekleşmesi yönünde girişimleri devam ederken, Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye’ye yönelik gerçek dışı iddiaları ve suçlamaları diyalog ile görüşmeleri dinamitleyici niteliktedir.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis yaptığı açıklamada 1960 garanti sistemini hedef alırken, Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’tan uzaklaştırılmasını içeren bir çözümü hedeflediklerini belirtmiştir. Anastasiadis’in bu açıklaması Rum tarafının değişmez hedefi olurken, 1962 yılından bu yana Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırma yönünde devam ettirdikleri faaliyetlerin günümüze yansımasıdır. Türkiye’nin garantörlüğünün ve Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı devam ettiği sürece emellerine ulaşamayacaklarını çok iyi bilmektedirler.
Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis de yaptığı açıklamada Türkiye’yi işgalcilikle” suçlarken, gerçek işgalcinin kim olduğunu gizlemeye çalışmaktadır. Kıbrıs’ta esas işgalci olan EOKA terör örgütünü kuran, Akritas Planı doğrultusunda Kıbrıs Türk halkını yok etmek için başlatılan Rum saldırılarını destekleyen ve organize eden, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını gerçekleştirmek için 15 Temmuz 1974 darbesini düzenleyen Yunanistan’dır. Kıbrıs’ın kan gölüne dönüşmesinin sorumlusu da Yunanistan’dır. Türkiye, Barış Harekatı ile tüm Kıbrıs’a barışı ve huzuru getirmiştir. Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı da Kıbrıs Türk halkının en büyük güvencesi ve kırmızı çizgisidir. Kıbrıs Türk halkı asla Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinden vazgeçmeyecektir.
Tüm müzakere süreçleri boyunca Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması ve Türk askerinin Kıbrıs’tan uzaklaştırılmasını talep eden ve Kıbrıs Türk halkına azınlık hakları öneren Rum-Yunan ikilisinin bu tutumu kabul edilemezken, son olarak Mont Pelerin ile Crans Montana görüşmelerinde de “sıfır asker- sıfır garanti” dayatmasında bulunan, Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliği ile egemenliğini kabul etmeyen Rum-Yunan ikilisi bu görüşmelerin çökmesine neden olmuştur.
Bunların yanı sıra Annan Planı referandumu ve Crans Montana’da yaşananlar federasyona dayalı çözüm modelinin tükendiğini de gözler önüne sermiştir. Rum’un azınlığı olmaya karşı çıkan Kıbrıs Türk halkı, egemen iki ayrı devlete dayalı çözüm modelinin hayata geçmesini istemektedir. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde de iradesini bu yönde kullanmıştır. Temennimiz ve uğraşımız Rum zihniyetinin değişmesi, Kıbrıs’a ve bölgeye huzuru getirecek egemen iki ayrı devlete dayalı çözüm modelinin kabul edilmesidir. Kıbrıs sorununa çözüm bulunması girişimlerinde en gerçekçi yol budur. Bu yolda da yürümeye devam edeceğiz.