EN

Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye’de yayımlanan Cumhuriyet’e verdiği özel röportajda vurguladı; “Rumlar, Enosis’ten hiç vazgeçmedi”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhuriyet gazetesine verdiği özel röportajda, KKTC’nin tarihinden başlayarak Kıbrıs konusunda şu anda gelinen nokta ve Türkiye’yle tam bir uyum içerisinde yürütülen yeni siyaset hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Enosis hedefine ulaşabilmek için silahlanan Rumların, Yunanistan’ın da desteğiyle 1963’ten 1974’e kadar Kıbrıs Türkü’ne yönelik yapılan baskı ve zulümlerin son bulduğu; adada barış ve huzuru tesis etmek amacıyla gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 48 yıl geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Tatar, 21 Aralık 1963’te, EOKA militanlarının Kıbrıs Türkü’ne karşı başlattığı ve tarihe de “Kanlı Noel” olarak geçen bu katliamda şehit olan 364 kişi ile birlikte 24 Aralık 1963’te, Lefkoşa’nın Kumsal bölgesindeki saldırıların sürdüğünü ifade etti.
 
Yaşanan katliamlar… “Kâbus halen taze”
 
Cumhurbaşkanı Tatar, Türk alayında doktor olarak görev yapan Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve üç çocuğunun katledilmesinin izlerinin ve Ayvasıl köyünde esir alınan 21 Kıbrıs Türkü’nün elleri bağlandıktan sonra toplu mezarlara gömülmesinin kâbusunun hâlâ çok taze olduğunu söyleyerek Kıbrıs ve Doğu Akdeniz coğrafyasının bugünlerde de başka diplomatik krizlerle boğuştuğunu belirtti. 
 
Kıbrıs Türkü’nün, Yunanistan’ın Enosis hedefinden asla vazgeçmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar ABD ordusunun, Ekim 2021’de imzalanan Karşılıklı Savunma İş Birliği Antlaşması ile birlikte her geçen gün Yunanistan’da kurduğu ve kurmak istediği yeni üslere de değindi…
 
“Üslerin hedefi KKTC”
 
Cumhurbaşkanı Tatar, üslerin doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’ni ve KKTC’yi hedef aldığını vurgulayarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Yunanistan, İsrail ve Mısır ile Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz rezervlerindeki tutumuna da dikkati çekti. 
 
“Helen Adası gayesi”
 
Osmanlı İmparatorluğu’nun, 1571’de Venediklilerden Kıbrıs Adası’nı aldığını ve 307 yıl adada Osmanlı hâkimiyetinin sürdüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, ancak tarih 1878’i gösterdiğinde adanın, “hükümranlık hakkının Osmanlı İmparatorluğu’nda kalması koşuluyla” İngiltere’ye devredildiğini, iki devletin Birinci Dünya Savaşı’nda da ayrı saflarda yer aldığını, sonrasında ise İngiltere’nin 1914’te tek taraflı bir kararla adayı ilhak ettiğini dile getirdi. 1931’den itibaren de Kıbrıslı Rumların, Yunanistan’la birleşme isteklerini yoğunlaştırdığını belirten Cumhurbaşkanı Tatar Enosis hareketinin, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hız kazandığını ifade etti.
 
“Kıbrıs’ta bir Ortodoks Devleti kurmak istediler” 
 
Cumhurbaşkanı Tatar Ortodoksların, Kıbrıs’ta her zaman büyük emellerini kurma hedefiyle hareket ettiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü; “Zaman zaman nüfusu sinsice çoğaltarak 300 yıldan fazla Osmanlı idaresinde olan Kıbrıs’ta bir Ortodoks Devleti kurmak istediler. Kıbrıs, 1878’de maalesef İngiltere’ye bir süreliğine kiralandı. Anlaşma öyleydi. Ama Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşı gibi nedenlerle İngiltere, 1914’te adayı ilhak etti. Bir bakıma gasp etti. O süreç, 1923 Lozan Antlaşması’na kadar sürdü. Adanın Misak-ı Milli sınırları dışında kalmasıyla Osmanlı Devleti’nin askerleri buradan ayrılırken ve İngiliz bayrağı göndere, Türk bayrağı aşağı çekilirken en acı günler yaşanmıştır. Tüm bunlar hâlâ hatıralarımızda. Artık o nesilden insan kalmadı ama hepsi bunları tarihe not etmiş ve bize bıraakmış.” 
 
“48. yılını kutluyoruz”
 
Cumhurbaşkanı Tatar; “Bizim özlemimiz ise hep, ‘Türk askeri ne zaman geri gelecek’ oldu. Asker, ilk olarak 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile geldi. Şu günlerde, Kıbrıs Barış Harekâtı ile Mehmetçik’in adaya gelişinin, sınırlarımızın çizilmesinin ve KKTC’nin temellerinin atılmasının 48. Yıl dönümünü kutluyoruz. İki yıl sonra da 50. yılını kutlayacağız. Yani yarım asır sonra KKTC Devleti’nin bu coğrafyada hem bizim güvenliğimiz ve selâmetimiz hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi güvenliği açısından ne kadar önemli olduğu takdir edilmektedir” dedi. 
 
 
“Denktaş ve Dr. Küçük” 
 
48. yıl dönümümüzde, KKTC’nin kurulmasında emeği geçen liderlerimiz, Rauf Raif Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan ile ondan önce Adnan Menderes ve dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu andığını ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, onların emeği sayesinde Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasının engellendiğini, mücadele verildiğini ve çeşitli toplantılarda Londra’da, Zürih’te ve New York’ta, ağırlıklarını koyduklarını belirterek; “Türkiye Cumhuriyeti buradaki soydaşlarının katledilmesine ve bu adanın Yunanistan ile birleşmesine seyirci kalmadı” dedi.
 
 
“Rum nüfusu arttı”
Cumhurbaşkanı Tatar sözlerini şöyle sürdürdü; “İngiltere ile Yunanistan’ın hepinizin bildiği gibi akrabalık bağları vardı. Bu bağlarla adadaki Yunan ve Rum nüfusu 1878’de 100 bin, 1960’ta 400 bine ulaştı. Rakama bakınız... Buradaki nüfus dengesi esas o zaman aleyhimize dönüşmüştür. Bizim nüfusumuz ise o zaman 100 bin civarında, aynı kaldı. 1960’a kadar burada Yunan nüfusu, Rum nüfusu bu şekilde artırıldı. Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için büyük bir mücadele verildi. Mitingler düzenlendi, plebisitler yapıldı. Ancak Kıbrıs Türkü, Türkiye’nin de desteğiyle buna hep karşı çıktı. O zamanlarda da, ‘Biz asla Yunanistan’a bağlanmayı kabul etmeyiz. İngiltere burayı bırakıp gidecekse, bu mutlaka bağımsız bir ada olacak’ denildi. Zamanında, ‘Ya taksim ya ölüm’ gibi çok çeşitli mitingler de yapılmış, kamuoyu oluşturulmuştur. Neticede Kıbrıs Cumhuriyeti 1960’ta, iki ayrı halkın egemenliği ile kurulmuştur. Kıbrıs Türkü de adanın kurucu ortağıdır. Garantör ülkeler ise Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’dir.” 
 
“Sampson Helen’i ilan ediyor”
 
Rum ve Yunanlıların ise; “Biz bu antlaşmayı, İngiltere’nin buradan gitmesi için imzaladık. Bizim amacımız buranın tekrar Yunanistan’a en kısa sürede bağlanmasıdır” dediğini belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Enosis hareketlerini en kısa zamanda süratlendirdiklerini, katliamlar yapıldığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Tatar; “Kumsal’ın şehitleri dediğimiz Türk alayında doktor olarak görev yapan Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Münevver Hanım, çocukları Hakan, Kutsi ve Murat… O bebekler öldürülüyor. Kıbrıs Türkü, 103 köyden kovuluyor, çadırlarda yıllarca var olma mücadelesi veriyor. Yakılıp yıkılmalarına karşı hep birbirlerine sarılıyorlar. Neticede 15 Temmuz 1974’te, Yunanistan’daki cunta rejimi, siyasi varlığını sürdürebilmek için Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak amacı ile adadaki Makarios’u darbe ile indiriyor. Sampson o gece Akdeniz’de İkinci Helen Cumhuriyeti’ni ilan ediyor” dedi.
 
 
“Türkiye ayağa kalktı”
Yaşanan bu olaylardan sonra Türkiye’nin ayağa kalktığını söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, 20 Temmuz 1974 sabahı, Kıbrıs Barış Harekâtı ile Mehmetçik’in adaya çıkarma yaptığını ve o anayasal darbenin, engellenmiş olduğunu vurgulayarak ardından 15-16 Ağustos 1974’te, ikinci harekâtın başladığını ve adanın bu şekilde, bize göre bölündüğünü belirtti.
Kıbrıs Türkü’nün bütün mal ve mülklerini güneyde bırakıp kuzeye, Rumların da kuzeydeki mal ve mülklerini bırakıp güneye yerleştiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, 1974’ten sonra federal bir temelde anlaşmak için 50 yıl süren müzakerelerde, ortaklık cumhuriyetinde, nasıl bir düzenin kurulacağının tartışıldığını ifade etti. 
 
“Anlayış farkı”
 
“Rumların federasyon anlayışı ile bizim anlayışımız arasında çok fark var” diyen Cumhurbaşkanı Tatar; “Onların anlayışı, tek egemenlik. Tek egemenlikte ise güçlü olan, daha az güçlü olanı yönetebilecek. Zaman içinde de adanın Yunan Adası’na dönüştürülmesi için hayallerini gerçekleştirecekler. Bunlar bugün size hayal gibi gelebilir, ‘Bu kadar da olur mu?’ diyebilirsiniz ama daha fazlası var. Neticede, 15 Kasım 1983’te KKTC kuruluyor ve bugün adada huzur ve barış içinde yaşıyoruz” dedi.