Muratağa-Atlılar- Sandallar katliamlarının 48. yıl dönümünde mesaj yayımlayan Cumhurbaşkanı Tatar; “Anavatan Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçilemez”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yayımladığı mesajda “Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden vazgeçilemeyeceğini ve Kıbrıs Türk halkının Rum’un azınlığı olmayacağını” bir kez daha belirtti.
Cumhurbaşkanı Tatar’ın mesajı şöyle;
“Yunanistan’daki askeri cunta yönetimi ile EOKA terör örgütü mensuplarının Kıbrıs’ı bir Helen Adası yapmak hedefiyle gerçekleştirdikleri 15 Temmuz 1974 darbesi sonrasında Anavatan Türkiye uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 sabahı Barış Harekâtı’nı başlatmıştı. Barış Harekâtı devam ederken, Türk askerinin ulaşamadığı bölgelerde ise Kıbrıs Türk halkına yönelik büyük bir vahşet ve katliamlar yaşanıyordu.
Savunmasız köylerimiz kuşatma altına alınırken, insanlarımız esir alınıyor, katliamdan geçiriliyordu. Rum askerleri ve EOKA mensupları tarafından gerçekleştirilen vahşet ve katliamların en büyüğü de Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde yaşandı. Bu köylerde savunmasız durumda bulunan yaşlılarımız, kadınlarımız, ilkokul öğrencilerimiz ve annelerinin kucağındaki küçük çocuklarımız esir alındıktan sonra vahşice katledilip, katliam çukurlarına gömüldüler.
Bu bir soykırım olup, büyük bir insanlık suçudur ve bu katliamları unutmamız asla mümkün değildir.
Bu katliamları gerçekleştiren Rumlar ile EOKA mensuplarının kimlikleri bilinmesine rağmen bu katillerin hâlâ daha yargılanmamış olmaları ve insan haklarını dillerinden düşürmeyenlerin buna seyirci kalmaları da unutulmaması gereken bir diğer gerçektir.
Halkımıza yönelik olarak gerçekleştirilen soykırım ile katliamalar ve bugün Ukrayna’da yaşananlar Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ile Türk askerinden neden vazgeçemeyeceğimizin en açık göstergesidir. Anavatan Türkiye, 20 Temmuz Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmemiş olsaydı, halkımız Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde olduğu gibi tümden katliamdan geçirilecek, Kıbrıs’ta bir tek Türk bile sağ bırakılmayacak ve Kıbrıs, Girit gibi bir Helen adası olacaktı.
Geçmişe takılıp kalmıyoruz ama geçmişte yaşananlardan ders alarak haklı ve meşru davamızın yolunda kararlı şekilde yürümek zorundayız. Çünkü önemli olan devletimiz, vatanımız, özgürlüğümüz, egemenliğimiz ve halkımızla yetişen yeni nesillerimizin güvenliğidir. Dayatmalara ve baskılara boyun eğerek bunların bir tekini bile tehlikeye atamayız. Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve yaşayabilir bir antlaşmadan yana olurken Anavatan Türkiye’nin garantörlüğü ile Kıbrıs’ta Türk askeri varlığını sona erdirmeyi ve halkımızı Rum’un azınlığı yapmayı hedefleyen federal temele dayalı bir anlaşmayı kabul etmemiz mümkün değildir.
Özellikle Annan Planı referandumu ve Crans Montana görüşmelerinde yaşananlar, federal temele dayalı bir anlaşmanın mümkün olmadığını bir kez daha gözler önüne sermiş olup, egemen eşit iki ayrı devletin varlığına dayalı çözüm önerimiz gündeme getirilmiş ve ilk kez Cenevre’de müzakere masasına konulmuştur. Bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi Türkiye tarafından da desteklenen bu çözüm önerimiz, Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olabilecek gerçekçi tek çözüm şeklidir. Temennim, Rum tarafının silahlanma ile Doğu Akdeniz’de gerginlik yaratıcı faaliyetlerine son vermesi ve diyalog çağrılarımıza olumlu yaklaşmasıdır.
Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamlarının 48. yıl dönümünde tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anarken, gazilerimizi de hürmet ve saygıyla selamlıyorum. “